22 Ağustos 2009

Fatal Beder Project


Fatal Beder Project

(Bu hikayede adı geçen özel kişilerin gerçek hayatla hiç bir bağlantısı yoktur.Tamamen kurmaca bir hayal ürünüdür.)

-Babaanne lütfen! Gerçekten yeter o bana.
-Ye oğlum ye. Gençsin daha sen. Oğhhhh kurban olsun sana babaanen.
-Ama yolda gelirken yemiştik zaten bi' şeyler...
-Babanesinin gözünün nuru! Kim yiycek sonra bunları? Sen geliyosun diye yaptım ben o kadar. Hadi bakalım..(Ağzıma çatalı götürürken...) Oooğhhh yoğurt da koyayım dur.
-(Lokmayı yutmadan) Çok yersem yolda miğdem bozulabilir ama o yüzden demiştim ben...

2 saat sonra tıka basa yemek yedirilmiş ve gelecek planları dinlenmiş bir torunum artık. İzmire ailemin yanına gitmek üzere yolculuğuma başlıyorum sonunda.

Bindiğim otobüsün çok güzel bir hizmeti var. Yol boyunca sadece size özel 15 kanallı lcd ekrana sahip oluyorsunuz. Hem de Star Wars falan izletiyorlar. Ama her şey ilk mola yerinde-vapurda sona eriyor. Çünkü kapatıveriyorlar hemen motoru,dolayısıyla lcd ekranınızı. Muavine doğru gidip, Abi dedim tam anakin şey oluyodu orda .klonlar arası bi savaş vardı falan dedim. bana ''lağgala gala gala habala gub gubağgala gala gala!'' dedi. Ben de her alttan alan babacan tavırlı insan gibi boynumu sola dogru yarım burgu yaparken dilimle alt dudagımı sıyırıp ''TÇIKH'' sesini çıkarttım. adam da ellerini aşağıya dogru tutarak çenesini soldan yükselterek alın çizgilerini yukarıya doğru kaldırırdı. Bunu yaparken ilk söylediklerinin bir oktav üstünden(tizinden) -yüksek tiz , alçak bas bunu bilirim- ve daha yumuşakça ''eğhebele hüğüğmle bilüğrü?'' dedi. Bunun anlamı: ''Bize söylenen bu ne yapayım?'' oluyor sanırım.

Vücut dilleriyle anlaştıgım muavini otobüslerin oluşturduğu loş labirentte bırakıp, sigara içme yasağı olduğu halde sigara içenlerin oldugu bölmeye dogru ilerliyorum. Aralarına katılıp ateş istemek niyetindeyim.

A-a!! karşımda Emine Beder var! Şu gazetelerin ramazan önceleri verdikleri yemek tarifi kitaplarını, başındaki garip bonesiyle yazan kadın.Bu kadına genelde ananemin ya da babanenim evinde rastlıyordum.

Her neyse.Emine Beder e doğru yaklaşıp gözlerinin içine baktım. Gözlerinde hüzün vardı. Az önce özenle sardığı sigarasını içerken ufka dalıp iç çekiyordu. Usulca sokuldum yanına ve ''Ateşiniz var mı?''dedim. O anda show tv ve atv haberin reklam yöneticilerinin korumaları tarafından bir arabaya itildim.

Ne oldugunu dahi anlayamadan kendimi arabalı vapurun makine dairesinde yarı baygın bir halde buldum.Her tarafta yaprak sarmaları, Kaymaklı kabak tatlıları, Sarı renkli kup şeklinde pilavlar ve üzerlerine kıpkırmızı-ama fosforlu kırmızı- vişneler yerleştirilmiş krem brüleler vardı.

Emine Beder in anaç sesi ve dolgulu topuklarından çıkan sesleri yaklaşıyordu.Baygın numarası yapmaya karar verdim.Yanıma gelip ceketinin vatkalarını çıkardı.Çıkarttığı vatkalara eter döküp burnuma dayadı.O anda çevik bir hamleyle Emine Bederi kafa kola aldım.Yüzünü Hünkar beğendilerin içinde bulundugu tepsiye bastırarak bir diğer yandan da kolunu bükmeye başladım.Emine durmuyordu. Cebinde taşıdıgı dolmalık biberleri gözüme doğru sıkarak beni etkisiz hale getirmeye çalıştı.Ama ellerini tutarak parmaklarını ters şekilde kıvırdım. Bu hareketi ilkokul arkadasım Barış Bora'dan öğrenmiştim. Bir kavgada ağzıma sıçmıştı bu hareketle. Hareketin temeli Sevgili el ele tutuşuna dayanıyor. Karşılıklı olarak parmakları birbirine oturan ellerden biri diger eli eklem dönüş yönünün tersine doğru kıvırarak rakibini etkisiz hale getiriyor. O an Barış'ı düşünüp teşekkür ettim içimden.Nerden bilirdim ki bu izbe makine dairesinde bunca yemeğin arasında Emine Beder'i etkisiz hale getirmek için bu hareketi kullanacağım.

Etkisiz hale gelen Emineyi yere yatırıp sessiz olmasını söyledim. Ağlamaklıydı.Kavga ederken Bonesinin içinden gelen bir takım sesler dikkatimi çekmişti.Zira sürekli bonesini düzeltmesinden bir şeyler sakladıgını tahmin ediyordum. Emine!! diye bağırdım. Yüzüme bakarak ''Ne istiyorsun söyle çılgın çocuk!'' dedi bana ağlamaklı. Çıkar şu boneyi dedim.Çıkar!

Tam o sırada kapı açıldı.İçeriye Aydın Doğan ve giyinişlerinden önemli insanlar olduklarını anladıgım amerikan aksanlı bir takım adamlar girdi.Emine Beder'e bakıp. Lanet olsun Emine!! Lanet olsun! Çocuk biliyor mu ?! diye sordu.Emine Beder'e çok sert davranıyorlardı.

-Hayır bilmiyor.
-Emin misin?

Konuşurlarken bir anda kafama bir darbe aldım.Arkama dönüp bana vuran kişiye bakmaya çalıştım. Bu kişinin bir yaka kartı vardı.Üzerine bir takım mason sembolleri işlenmişti.

Yaklaşık olarak 3 saat kadar baygın kaldım.Artık olan bitene anlam vermeye çalışmaktan çok buradan çıkmaya çalışıyordum.Otobüslerden herhangi birine binip evime dönmek istiyordum. Uyandıgımda karşımda küçük bir tepsi vardı. İçinde bir tabak karnı yarık, sarı renkli kup şeklinde pilav ve brokolili arnavut kuskusası vardı. Tepsiye hiç dokunmadan bu karanlık paslanmış demir kokan ve gürültülü yerden çıkmaya karar verdim.

Sanırım ileride bir ışık görüyorum.Bu çıkış yolu olmalı. Ama bu da ne?! Yerde Emine Beder in bonesi var.Ve kanlar!Kanlar her yerde!Kan yerde bir miktar pıhtılaşmış.CSI New York bilgimi ilk defa kullanarak yaptığım bu tahlilden sonra korkudan ne yapacağımı şaşırıp göz kapaklarımı tersine çevirmeye çalışıyorum. Bu hareketi babanem yapardı. Olmuyor! Olmuyor!

Bir saniye.Bir ses duyuyorum.Buraya dogru yaklaşıyor.Şurdaki Su tankının ardına saklanmalıyım.

Burdan gördüğüm kadarıyla önden gelen kişi Aydın Doğan.Arkasında iki tane yaka kartı taşıyan adam var.Çok sinirli görünüyor.

-Eminenin cesedini geminin motorunda öğütün!Çocuğu da aynı şekilde. Ve siz ikiniz. Bir daha asla Beder projesiyle ilgili konuşmayacaksınız.

-Boneyi napalım efendim?

-Boneyi yakın!

-A-ama efendim bone!(kekeleyerek)

-Kes! Daha fazla laf istemiyorum. Boneyi yakın!


Ortamın loşluğundan anlaşılmıyor pek ama . yerdeki kanlara bastığımı şuanda farkediyorum. ve ayak izlerim yerimi ele veriyor. sürünerek buradan kurtulmalıyım. Belki biraz bekleyebilirim.Şuan Emine Beder'in cesediyle uğraşıyorlar.

Peki bu bonenin sırrı nedir?

Aydın doğan uzaklaşırken iki adam tartışmaya başlıyorlar. Yaşlıca olanı boneyi yerden alıp cebinden çıkardığı zipposuyla yakmak isterken, diğeri kısık sesle onu yakmamaya ikna etmeye çalışıyor. Yaşlı adam umursamaz tavırı ve Aydın Bey'e olan sadakatiyle dinlemiyor diğerini. Tam Zippoyu yaktığı anda ''Sİğğup!'' diye bir ses geliyor. Yaşlı adam yere yığılarak donuk gözlerle bana bakıyor.Yere sızan kanları kafasından dışarıya fışkırıyor.Titreyerek oldugum yerde dona kalıyorum. Ne yapmalıyım?! Bu adamlar kim?! Gayet masum bir otobüs yolculuğu neye dönüştü! Üstelik adam henüz ölmedi sanırım. Bir şeyler fısıldıyor!

Diğer adam hiç umursamadan boneyi yerden alıyor.Yaşlı adam bana bakarak yere birşeyler çiziyor kanlı parmağıyla. Genç olan boneyi aldıgı gibi emine bederle birlikte yaşlı adamı geminin motor bölümünde pistonlar arasına fırlatıyor sırayla. Birazdan beni attıkları bölmeye gidip beni bulamayınca çok sinirleneceği belli. Pistonların orda oyalanırken sürünerek yerimi değiştiriyorum. Ve yerde '' Galea Falsus'' yazıyor. Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Sanırım latince bir söz. Bütün bunlar yaşanırken pembe panterin müziği çalıyor gibi hissediyorum. Şuan o kadar çok isterdimki evimde Peter Sellers ın karagöz-hacivat kıvamındaki komikliğine gülmek. Şurdan kurtulursam söz veriyorum bütün yavanlığına rağmen Peter Sellers ın bütün filmlerini izliycem!


Yakalı adamımızın hareketleri o kadar kendine güvenliki , benim orada olmadığımı anladığında bütün içsel karizması sarsılacagından acayip bi öfkeyle peşime düşecektir. Burdan bir an önce çıkmalıyım.

Yerde vatka var hala . Ah emine. ah... Kim bilir kendinle beraber nasıl bir sırrı götürdün..

NERDESİN AŞŞAĞLIK HERİİF!!!!

hassiktir! adam kaçtıgımı anladı. kaçmalıyım hemen burdan.

Ssssiktir lan burdayım amınakoyiim! burdayım! gel lan erkeksen!! (Emre ne yapıoyosun sen! Salak herif!)

bu lafları dememle birlikte dizlerimin bağı çözülüp yere yığıldım.O kadar korku ve delikanlılık ruhu aynı anda aynı bünyede cereyan edince bünyem saçmaladı. Ve bir anda zaman dondu. Karşımda Senaryocular Birliği Komite Başkanları vardı.Hepsinin gözlerinde Tom Ford marka gözlükler vardı ve . Kusura bakma emre ama bu kadar saçmalayamazsın.Normal bir filmde ya da kitapta şuanda kaçıyor ya da saklanıyor olman gerekirdi. Ama sen deli gibi korktugun halde , ve elinde hiç bir silah olmadığı halde adama artislik yapıyorsun.Böyle olursa hemen ölürsün ve hiç bir sır perdesini aydınlatamazsın.Biz buna izin vermedik.Yıllardır bütün filmler,diziler,romanlar,tiyatrolar hepsi bizim elimizden çıktı. Hiç birinde böyle bir sahne yaşanmadı. Şimdi al şu suyu iç. Bi kendine gel. Ardından da Hemen şu konteynırın arkasına saklan tamam mı!

-ee şey ney?ha? şu an gerçekten kafam karıştı.kimiz demiştiniz?

-Biz bu hikayenin yazarlarıyız.ve sen kendi kendine bu şekilde hareket edemezsin. anlıyor musun?! Görmüyor musun adam az önce siğyup diye susturucuyla yaşlı adamı öldürdü gayet klişe bir şekilde. Belliki bonede bi olay var. Bu adam da o yüzden öldürdü falan. Şimdi bana bunları açıklattırma lütfen. İç şu suyu.

-Abi tamam da. hazır zamanı falan durdurmuşken siz. ben şurdan kaçsam?

-hayır olmaz. senin burda bu adamı güzel bi tuzakla falan atlatman gerekiyor.Yani öyle olmaz mı hep? konteynır varsa, yerde kan varsa, takım elbiseli adam varsa. Bi şekilde o ölür yani.

-tamam abi o zaman ben şimdi suyu içiyorum. sonra zekice bi taktikle adamı öldürüyorum . Doğru mudur?

-Bone hakkında da esrarengiz bi nesneyle uğraşıyormuş izlenimi vermelisin izleyiciye. tamam mı? Yerde yazan latince yazı falan var ya.Onları falan bi şekilde bağla bi yerde. Ne yazıyodu yerde?

-unuttum abi ben onu.

-Salak! Galea Falsus yazıyor! hiç mi italik ve bolt etkili yazı görmedin! onlar önemli şeylerdir unutmamalısın!

-Galea Falsus. tamam abi.suyu bi içiyim. bismi....gluk gluk...ohh şükür..

(zaman akmaya başlar, senaryocular kaybolur)

- AAĞĞH!!! Nerdesin ?! Seni bulunca kulaklarını kesip martılara atıcam! Yumurtalıklarından langırt topu yapıcam! Gözlerini oyup kül tablası olarak kullanıcam yüzünü! Tırnaklarını teker teker söküp tuz dökücem yaralarına! Saç derini soyup bir su samurunun üstüne yapıştırıcam ve bu sayede insanlar onu kirpi sanıcaklar! Penisini kesip onu..(zaman durur)

(İki senarist sıkılmış bir şekilde alaycı tavırlarla adama beyaz bir eldivenle tokat atarlar, zaman akmaya başladıgında adam sözünü yarıda keserek olan bitene anlam veremeden yanağını tutar şaşkın bir şekilde)

Bütün bunlar neden benim başıma geliyor tanrım!? neden! Bir an evvel bu konteynırın arkasından çıkıp geminin kıç tarafına ulaşmalıyım. Motorların çalışma sesinden şuanda geminin seyirde oldugunu anlayabiliyorum. Kurtulmalıyım bu saçma yerden!

Adam bana doğru geliyor.eğer şu ipleri güzelce kement haline getirip şurdaki alet çantasına tutturmayı başarabilirsem.adam tam burdan geçerken kafasına düşürebilirim onları. Nasıldı şu salak düğüm. ... evet şu şurdan.. şu .... hmm.. hah tamam oldu sanırım. şimdi atma kısmına geldik dimi ne hoş.

-Seni bulduğumda kemiklerini öyle bir kırıcamki seni bir çuval gibi taşıyabilicem!Kirpiklerinin hepsini teker teker yolup gözlerine sirke boşaltıcam! Ardından Emineyle Kluivert ın yanına göndericem seni!aarrggh!!! nerdesin! nerdesin ha!?!

Amına koyiim!atamıycam kesin!geliyor!yaklaşıyo...

İpi atmanın tam zamanı! şimdi!

(ip adamın üstündeki boruda duran alet çantasını sıyırarak tam da adamın kafasında geçer!)

-HAĞH!?

-ABİ?(ağlamaklı bir tavırla göz göze gelmek)(elinde ipin ucu)

abi valla ..

(Zaman durur yine )

Senaristler gelir...

Sen ne yaptıgını sanıyorsun Emre! Altı üstü ipi şurdan atıcaksın ve adamın kafaya düşücek bu alet çantası. Şu haline bak! Elinde incecik bir ip . Adamın boynuna dolanmış bir halde göz gözesiniz. Ne yapmayı planlıyorsun?!

- Abi ben ne biliyim sıyırdı işte.Ellerim tutuyo mu benim? Titriyorum abi.

-Oufh! of! ne halin varsa gör. kurtul bi şekilde uğraşamıycam ben seninle. yürüyün çocuklar. bırakalım şu salağı ya. zaten nerden bulaştık emine bederli hikayeye ?yürüyün..

-Abi durun!durun bi ya! napcam ben şimdi?! adamın elinde hayvan gibi tabanca var. Sıkçak öldürcek beni. yardım edin gözünüzü seviyim ya?!...(giderler) abi abi?!

Ve zaman akmaya başlar...

-Seni küçük pislik!şimdi senin canına okudum!
(tam silahı doğrulttuğu anda ipi çekerek bi hareket deniyorum ama bu çok gülünç oluyor, ip kopuyor ve adam ipin düştüğü yere bakıyor.)

-Abi valla ben sana atmadım ipi. Alet çantasına attım!

-Ne zırvalıyosun lan sen!Kluivert sana acıdı ama ben bu sefer affetmiycem! senin miğdeni çakıl taşlarıyla doldurup bir kuyuya atıcam! Kırmızı başlıklı kız gibi aha ahaha hhahaha! Artık bone bende! Bu kırmızı bone bende artıık!!!

-Galea Falsus!(Adam Tam ateş edecekken )

-Ne dedin sen?!(Şaşkın bir ifadeyle)

-Galea Falsus! (yüksek bir sesle)

Adam boneye bakarak önümde diz çöküp ağlamaya başlıyor.Anlam veremiyorum! silahını yere bıraktığını fark ediyorum.Ve benim kementimin üstüne koyuyor salak! Bir anda hızla çekiyorum kementi.Ve silah artık bende!

-Hağ!?

-Hahhaa!! Nooldu şimdi?Nooldu?!

-Hah.. İstersen vur.. artık hiç bir şeyin önemi yok.. Bu başlık sahte..Senin de söylediğin gibi. Galea falsus!...

-Ne demekki Galea Falsus?

-Latince. ''Başlık sahte'' demek.

-Bunu öldürdüğün arkadaşın Kluivert yazdı yere.Boşuna öldürdüğün arkadaşın...

-Hemen bunu vatikan a bildirmeliyiz! Eğer beni öldürürsen bütün dünyada milyonlarca anane ve babane telef olucak! Duyuyor musun beni! şimdilik sadece Türkiye bunun tesiri altındaydı. Yıllardır ve ben ve örgütüm Medyanın gizli silahı olan bu şeyin peşinden koştuk. İlk olarak hindistan kökenli sandığımız bu hareket aslında tamamen gizli bir yer altı tarikatının işiymiş. Bunu ögrendiğimizde artık çok geçti. Emine Beder!.. Emine Beder bütün anane ve babaneleri televizyonları aracılığıyla kontrol altında tutuyordu. Ne sanıyorsun sen?! Ananene gittiğinde ; O, tabağına yemek koyarken ''tamam anane bu kadar yeter'' dediğinde mutlaka daha fazla koyuyor değil mi?

-....

-Değil mi!!

-E-evet..ama ben şşey.. anlayamadım hala daha bunun bir örgütle ne alakası var?

-Her şey onların kontrolünde! Ülke ekonomisini çökertmeye çalışıyorlar.Gıda sektörü yalnızca bir ayağı bu planın. Anane ve Babanelerimizin bizlerin ihtiyacından çok daha fazla yemek koymalarını sağlayarak tüketimi arttırıyorlar. Bunu yapmak için alanında uzman bir hipno-gastrolog kullanıyorlar.

-Emine Beder!

-Ta kendisi!

-Emine Bederden öğrendikleri yemekleri tattırma hevesi ve anaçlık duyguları birleşen anane ve babaneler arz ı arttırıyorlar. ancak talep düşük arz çoksa ne olur! ekonomi çöker! o sektör çöker! Anlıyor musun beni!

-Şimdiye kadar kaç defa ananen sana fazladan yaprak sarması koyduysa,fazladan pilavı doldurduysa hepsinin arkasında işte bu pislikler var.Medyayı en iyi şekilde kullanarak ele geçiriyorlar ülkeyi. Kluivert tam bir kapitalisttir.Onu bu yüzden öldürdüm. Boneyi yakacaktı.

-Peki bu bone neden bu kadar önemli?

-Bak her şeyi açıklayacak vaktim yok.Sadece şunu bil.Şu anda gerçek bone burada değil. Aydın Doğan almış olmalı. O boneyle almancı kanal d de yayın yaparak bütün almanyayı etkisi altına alabilir.kuzey doğu paktı yıkılan avrupa birliği ticaretiyse tamamen amerikaya bağımlı bir hale gelir. Yayından önce o boneyi ele geçirmeliyiz.

-Peki beni neden öldürmek istiyordun?ve şimdi sana neden güveneyim.Sonuçta bana neden güvenesinki?

-İlk başta seni Emine Beder'in bir müridi sanmıştım. Ancak şuandaki tavırlarından anlıyorumki sen yalnızca yanlış yerde yanlış zamanda bulunuyorsun.Sen olmasaydın bu bonenin gerçeği olmadıgını anlayana kadar belkide çok geç olacaktı. Sen dostum! Tanrı tarafından yollandın bana. Şimd söyle benimle misin?

-silah bende kalacak.ve eger bir adam öldürmen gerekirse onu normal bir biçimde öldüreceksin! kulak kesmek ,tırnak çekmek falan istemiyorum ben abi. tamam mı?

-(yumruğunu sıkıp diğer avcuna vurarak) Kahretsin! tamam!

------------------------------------------------------------------------------------------



Şu anda geminin kıç tarafındayız.Buradan Aydın Doğanın siyah mercedes'ini görebiliyoruz. İçeride gayet keyfi yerinde bir şekilde Bishop'u bekliyor.Aa bu arada tanıştık az önce adı bishop muş.

-Emre, ben şimdi Aydın Pisliğinin yanına gidiyorum. Kluivert ın rahatsızlandıgını söyleyeceğim ona.O buna aldırış etmeyecektir.Onun etrafında 2 tane daha koruma ekibi var.Yol boyunca boneye eskortluk edecek bir ekip. Bu ekibin ekip başı bizim maalleden bi birader.Esaslı çocuktur.Ona bi büyük rakı sözü verdim.bizim tarafımızda şuanda.

(zaman durur-beyaz bir eldiven tek başına tokat atar Bishop'a)

-Noluyo aq?!neyse... ben şimdi yanlarına gidip bonenin onlarda oldugundan emin olmalıyım.Sen de şurdaki gri arabanın yanında bekle beni. anlaşıldı mı?

-iyi abi hadi sen git ben burdayım biraz . sonra çaktırmadan geçerim grinin oraya.

Bishop gidiyor.. Ensesinde bir dövme var küçük bir kelebek ve yanında bir melek , elinde bir yıldız var. Gay mi lan bu yoksa? Koca herif iri yarı falan ama dövmeye gel ?

dırıdırırdırırıdırıdırıdırrıırırırıırrrr.....

Makine dairesinden bir telefon sesi geliyor.. lanet olsun!telefonumu düşürmüşüm!.. Almam lazım onu. Otobüste tanıştıgım kızdan mesaj bekliyodum. Almam lazım!

Bishop hala daha Aydın Doğan'la.Anlaşılan işi biraz daha sürer. Ben de bu sürede telefonumu gidip alabilirim pekala?

Gizlice içeri giriiyorum.telefonum orda.tepsinin orda.yemekler hala duruyor.Ekranı çizilmiş abi yaa!! neyse.. cevapsız aramaa.. ozan.. Ozan arkadasım alışveriş önceleri beni sık sık arar.hah arıyor yine. Alo!

-Naber dostum?

-Abi anlatırım çok garip şeyler oluyo şuanda vaktim yok.

-Abi o değilde sana şey sorcaktım bi eşofman almıştık ya senle?

-Ee abi?

-Abi gidip sorsana herhangi bi adidasta paçalarını kısalttırabiliyor muyuz diye?yoksa oraya gelip yaptırıcam paçalarını.

-Abi şuan bi vapurun makine dairesinde 2 cesedin arasındayım.her yer kanlar içinde. böyle bi durumdayım abi.Sonra konuşalım.Sen Tuna ya da Gönenç'i ara.(Ev arkadaşlarım) Ve ben söyleyinceye kadar sakın ama sakın ananene ve babanene televizyon izletme Ozan! Bu çok önemli!Herkese söyle televizyonları kapatsınlar!

-Abi bi de şey dicektim guns 'n roses ın november rain diye bi parçası var ya. ordaki ...(kesildi! çekmiyor sanırım burda?)

Kahretsin!..Bishop! hemen Bishop'un yanına gitmeliyim.

Bi dakika bi dakika.buraya dogru geliyor bishop.

Ama yüzündeki bu ifade de ne böyle?Eliyle bana git işareti yapıyor.Alın çizgilerini yukarı dogru kaldırarak bana saklanmamı ima eden hareketler yapıyor.

Bu küçük elektrik paneli beni saklar...

Bishop un arkasında Aydın Doğan var..Bağırıyor.

-Kluivert ın seni öldürmesi gerekiyordu! Anlaşılan sen onu öldürdün Bishop! Amiral Chavez'in adamı olduğunu başından beri biliyordum.Sadece Emine nin yerini bulmak için sana ihtiyacım vardı.Ne kadar salağım senin Kluivert ı öldürebileceğini düşünemediğim için.Anlaşılan her işi kendim yapmam gerekiyor ha? Ludus Desino!

Aydın Doğan , Bishop'a bağırırken sessizce arkasından dolanıyorum.(Tam o anda telefonum çalıyor . Arayan Ozan!)

Aydın Doğan dönüp ateş etmek üzereyken bishop üzerine atlayıp elinden kavrıyor. Bu sırada ozana durumu anlatmaya çalışıyorum:

-Abi şuan konuşamıyorum gerçekten.kavga var.Aydın Doğanı dövüyoruz.Anlatırım sonra.

-Olum o değil de lens kabım sizde kalmış galiba onu bi ara profiloda buluşup alırım senden. olur mu?

-(Bishop boğuşmaya devam ediyor) Abi bi dakka(tekme) .. hah.. abi şuan ..(bishop elinde bıçakla Aydın doğanın kulaklarını kesmeye çalışırken) şşşT!! huoop! Abi söz vermiştin abi!.. hah aloo! Ozan abi sesin kesik geliyo. Çekmiyo burda tam.. alooo.. alo... (kesildi)

-Emre izin ver şunun kirpiklerini yolayım! hep yapmak istemişimdir!

-Abi söz verdin adam gibi öldür öldürceksen.

-Of aq! ya of! al abi öldür sen keyfim kaçtı benim.

- Abi ne diyosun sen?(geri çekilerek)

-Öldür abi işte ben istemiyorum tamam sen öldür.

-Abi polise falan versek?

-ahahah ne diyosun ! ahaha sen aklını mı kaybettin ? Bu adamın elinde bütün polis. Seni , beni anında yok ederler. CIA bile dokunamıyor bu adama. Polis ne yapsın? Bu dövmeyi görüyor musun? İşte bu kurtuluşçu devrim birliğinin örgüt dövmesi! Onlar ancak bizden korkarlar ! şuan da oldugu gibi diğğmi Aydın pisliği!! ha?!!

-Beni bırakırsanız sizi yaşatırım çocuklar. Gerçekten bunu yaparım. Yeterki beni bırakın. boneyi de alın. al(fırlatır uzak bi köşeye)

-Bishop! bu bone gerçek mi?

-Anlamanın tek yolu var. Vapurun içinde üst katta mutlaka bir anane vardır. Sen boneyi al ve yukarı çık . Herhangi bir ananenin karşısına bu boneyi takıp çık. tepkisinden anlarsın zaten.

-Ne?na-nasıl yani? Boneyi takıcak mıyım bi de?

-Salak herif bu görevi başardıgımız zaman bütün venezuella senin hizmetinde demektir! Chavez seni ödülsüz bırakır mı sanıyorsun. Bütün kapitalizmin en büyük silahı olmaya aday o elindeki bone! Şimdi mızmızlanmayı kes ve hemen yukarı çıkıp bir anane bul! ben seni burda bekliyor olacağım.Eğer bone sahteyse işte o zaman işimiz biraz daha pisleşicek ve sen Aydın! Emre'ye sözüm oldugu için kaybetmediğin kulaklarını o zaman kaybetmeye başlayacaksın! ..

-Abi o zaman ben takıp çıkıyorum yukarı.

hayret bişey ya.. Bi kaç saat önce otobüste star wars izliyodum mis gibi. şu hale bak elimde boneyle neler yapıyorum. Aydın Doğana resmen kapıcı depiği attım demin!

Şurası sanırım tuvalet.Çişim var çok..

tak tak!tak? (tuvalete girer)

ouufh.... yüzümün sol yanı daha yakışıklı sanki ha? are you talkin to me?..öhmmm.. tamam kesiyorum saçmalığı.. takalım bakalım şu boneyi...

abiii! tipe gel!tipe gel ! ahaha! rezil olcam! rezil! tuvaletin girişindeki zayıf beyaz saçlı adamları bilirsiniz. onlardan var işte dışarda şuan.kaşları siyah sadece !

öhm.. pardon.. pardon..pard..şurdan.. evet şurda bi aile var. kalın ayak bilekleri ve uzun eteği altından görünen kalın çoraplar.baş örtüsü.. bu bir babane gibi.babanın yanında kibirli oturusundan ve kadının ''anne''deyişindeki oturmamışlık bunu gösteriyor. yanına gidiyorum.

-pardon bakar mısınız?

-aniiii gari ben seni bilmemmi? ani gaaağriiii! gız gı bak gim va buğda! geti gel çocum ordan kolonya dökem.oohhh dök gari bileğlerime ovula du gari.tü tü tü ...ep beğenip durum ben seni ya şovdan? gari yapameyon sen gipi emme duttu mu dutuyo bazı. ekseriyet öle yani. havalar da sıcaladımı duruman gağri burlarda. en götüsü de gı bu nem ya gı? eve gittimmi bi sarma sarım gelinlen gari.oturuk yiyip duruk he. tü tü tü .. ovala gızım teyzene de gat geti gari!

evet bu bone gerçek olmalı.yakından etkisi çok feci oluyormuş.denizlili bir teyzenin motorunu yaktı bu bone! hemen çıkartıyorum..

-sağolun teyzecim.ben almayayım. iyi yolculuklar size.

-(sürekli sallanarak trans halinde) sarma sarem! sarm sarem! sarma!

Etkisinin bu denli büyük oldugunu gördükten sonra korkuyorum.Ne tür bir komplonun ürünüdür bu bone?Hindistandan geldiğini söylemişti Bishop. Umarım daha fazla ugrasmadan kurtuluruz bu boneden.

Aşağıya doğru inerken gözüm kantinde oturan bir gruba takılıyor. Bu grup işte o senaristler değil mi?!

-Abi selam? Napıyorsunuz burda? Yani ben sizi hayali bi öğe sanıyordum?

-Hayır Emre hayali bir öğe değiliz. Seni takip ediyoruz.Ve yaşayacağın her şeyi biz yazıyoruz.Şuan bir kaç sayfalık yazın hazır diye biz de çay molası verdik. O sırada geldin sen. Şu anda aşağıda makine dairesinde olman gerekiyor. Ne işin var burda?

-Tamam gidicem şimdi de az önce Aydın Doğan bi latince söz daha söyledi.O neydi onu unuttum.

-Ha o mu? o hikayenin akışını değiştirecek bir şey değil. Sadece senaristimiz o kadar detaycı ki uğraşıp latince sözcüklerin anlamlarına bakıp serpiştirmiş hikaye daha esrarengiz olsun diye. O da sensin Emre! Sensin!

-E o zaman sizi de ben yazıyorum!Siz de benim ürünümsünüz!

-Bizi sen yazıyorsun biz de senin ne yaşayacağını yazıyoruz.Bu bir tür kısır döngü Emre. Bir gün anlayacaksın.Şimdi aşağıya in ve Bishop a boneyi ver.

-Tamam abi. Hadi afiyet olsun.

-------------------------------------------------------------------------------------------------


-Abi geldim ben.

-Gerçek miymiş bone?

-Evet az önce bir teyze kafayı yiyordu. Kadını kolonyayla ovalıyorlar şuanda.

-Aydın Doğan nerde?

-...(muzip bi ifadeyle yere bakar)

-Abi nerde adam?

-Emre.. boşver abi hadi gidelim..

-Off abi naptın adama?

-Abi o değilde şey sorcam mesela senin şimdi kız kardeşin var ya. Mesela benle İrem arasında bi ilişki olsa nolur? Yani sonuçta kaç yaşında kız? Olmaz mı abi? Seviyoruz diyelimki?

(Zaman durur- kameraya bakarak)

Pek sevgili arkadaslarım! bu geyiği yapan arkadaslarımın anısına yapmayın artık bu geyiği!

(zamanı geri al)

Otobüs muavini : yavhu işte khardeşşhim bize kapat diyolar biz de emir kuluyoz yani. bize deni...(kes! o kadar geri değil! sar ileri......hah dur!)

-Abi naaptın adama?

-(Cebinden kulak çıkartarak) abi dayanamadım ya. özür dilerim .

-Bana söz vermiştin Bishop! LUDOS DESINO!

DAN DAN DANN!!!

Yeter be! yeter!

Dırırırırır dırırırı dırırırır(telefon çalar)

-Efendim !?

-Emre Bey ben Garantiden arıyorum adım Sulhi. Kredi kartı borcunuzun son ödeme tarihi olan 6 temmuz 2009 mır mır mırımrmım mırım mrımm ırmım...

[Bu satıra geldiğinizde müziği başlatıp okumaya devam edin.]arka fonda the darkness - i believe in a thing called love çalıyor. telefonu fırlatıyorum makine dairesinin açık kalan kapısından denize doğru.

Aydın doğanın kulagını yerden alıp gülümsüyorum.soyunuyorum.sadece boxerım kalıyor. boneyi kafama geçiriyorum. koşarak çıkıyorum makine dairesinden. geminin korkuluklarından aşağıya dogru bırakıyorum kendimi.

ekran kararıyor. cast akıyor...


en sonlara doğru ekranda denizlili teyze beliriyor. torununa yemek koyarken ve diyor ki :

Bu kadar yeme yeter bu kadar sana.

Victory!

2 yorum:

zencefilruhu dedi ki...

okumaya üşendim, yazmaya üşenmedin mi? :)

Emre Tanrıverdi dedi ki...

okumaya üşenmeyenler sayesinde varım sagolun :D