17 Aralık 2009

Mahalle Yangını Kahramanı Olmak


Kahraman olmak bir an meselesi.


Kız kardeşimin evinin balkonundan görünen bir yangın'ın ilk anlarına tanık oluyoruz. O sırada ayakkabılarımızı giyiyor olmanın tesadüfüyle hemen fırlıyoruz olay yerine doğru. Yangın henüz başladığından, mahalle halkı durumdan haberdar değil. Belki de ilk görenler biz oluyoruz.


Zemin kattaki evin demir parmaklıklı penceresinden dışarıya taşan bir alev topuyla patlak veriyor yangın. Aşağıya indiğimizde 2-3 kişinin daha olaya müdahale etmek üzere hareketlendiğini görüyoruz. Ben ve Müge ne yapacağımıza karar verememiş birer şaşkın olarak bakınıyoruz etrafımıza. Bir anda apartman sakinleri dışarıya koşarak çıkıyorlar. Her yer simsiyah dumanlarla boyanıyor. Camlar kırılmaya başlıyor teker teker. İçeriye doğru su dolu kovalar boşalıyor. Aklıma içeride kimsenin olup olmadığı geliyor. Apartman sakinlerine soruyorum '' İçeride kimse var mı?'' . Hayır yok! diyorlar. O an içimiz biraz rahatlamış bir şekilde- yine de panikle elimize geçirdiğimiz kovalarla hemen yan taraftaki bakkalın musluğundan su doldurup pencereden içeriye atmaya başlıyoruz.



Tam bir seferberlik ortamı var. Kız kardeşimin yeni taşındığı evin marangozluk işlerini yapan usta da bu 5-6 kişilik ekip içinde canla başla çalışıyor. Bu ortamda karşılaşmış olmak '' Merhaba nasılsınız? Nasıl gidiyor?'' gibi soruların sonraya bırakılmasına sebep oluyor. Ama göz göze geldiğimiz kısa anda bu ''birbirimizi tanıyor olma'' durumunun güzelliğiyle 2 kişilik ayrı bir lider ekip oluyoruz. Müge boşalan kovaları bakkala ulaştırıp, yeni doldurulmuş kovaları taşıyan ekibin içinde. Marangoz ve ve bense içeriye savrulan suların gidişatının hangi yönde olması gerektiğini çok iyi bilirmişçesine bir tavırla iş başındayız. Apartmanın içine girip müdahale edemiyoruz çünkü evin kalın bir kapısı var.

''Anne!! Anneciğim! Anne!!''

Bu bağırış, yanan evin sahibi kadından geliyor. Evde birinin olduğunu anlamamızla birlikte marangoz ve ben üstümüzdeki kıyafetleri çıkartıp dalıyoruz apartmana. Giriş katının bir alt katında bulunan kapıya ulaşmak neredeyse imkansız. Göz gözü görmeyecek derecede bir duman bulutu var. Nefes almak imkansız gibi. İçeriye girmeden önce nefes almalısınız yoksa bogulabilirsiniz.

Ev sahibi kadınla birlikte dairenin kapısında anahtar bulma krizi yaşıyoruz. 3 olan sayımız 4 e çıkıyor. Kadın panik halinde. Sürekli annesine sesleniyor bağırarak. Bu bağırış, duman ve apartmanın akustik yapısı tam bir kabus havası yaratıyor. O sırada gözlerimi bir an için ovuşturduğumu hatırlıyorum. Tam bu sırada kapı açılıyor ve marangoz ustası hemen içeri giriyor. Duman dışarıya olanca kuvvetiyle çıkıyor. Ev tam bir cehennem. Marangoz, kadının annesini kucaklayıp bize doğru geliyor. Zaten dar olan girişte kalabalık yaratmamak için hemen ev sahibinin kolundan tutup dışarıya çıkıyoruz. Kadın o karmaşa içinde sürekli annesine sesleniyor. O'nun her bağırışı kulaklarımı tırmalayıp, tüylerimi diken diken ediyor. Bir yandan bu kurtarma ekibine sonradan katılan diğer yaşlı amca sürekli ''HADİ HADİ!!'' diye bağırıyor. Kadının kolundan tutmak mümkün değil.

Artık apartmanın dışındayız. Vücudunda yanıklar oluşmuş yaşlı kadın marangozun kollarında, kızı eline nerden geldiğini bilmediğim bir pet şişe suyu boca ediyor. Kadının ağzından duman çıkıyor her nefes verişinde.

Bazen yaptığım iyiliklerin amacının gerçekten iyilik olduğu mu yoksa kendi egoma yönelik bir masturbasyon amacıyla yapıldığını anlayamıyorum. Kadının kurtarılmasını mı, yoksa kahraman olmayı mı daha çok istedim bilmiyorum.

Sonuç olarak kadın kurtuldu. Marangoz benden konum olarak girişe yakın olduğu için içeriye önce girmiş ve kahramanlık ünvanını almıştı. Bu o kadar küçük bir an meselesiydi ki. Sadece bir adım. Önemli olan kadının kurtulması elbette. Ama o kadar soyunup içeri dalmışken kahraman olsaydım diye bir iç hesabı yapmadım değil.

Bu itirafımsı şeyin sonucunda benim ne kadar yapmacık olduğum, ne kadar narsist olduğuma kadar gidecek tartışmalar ve karakter analizlerinin sonucunda hiç bir yere varamayacağımızı da belirtmek istiyorum.


Kadıncağız kurtulmuş, itfaiye gelmiş olay tatlıya bağlanmıştı. Şimdi üstümüze sinen yoğun is kokusu ve fazlaca adrenalinin yarattığı heyecanı yarıda kalmış adam siniriyle barbekü partisine gidiyoruz.


Müge: Benim şuan barbekü yiyecek halim kalmadı Emre. Çok moralim bozuldu. Eve mi dönsek?

Emre: Şaka mı yapıyosun mis gibi kızarmış et koktu orası. Barbekünün tam sırası!

Müge: Yaa off!



(Yangın 2 gün önce oldu. Öğrendiğime göre kadın iyiymiş. Bir kaç ufak yanık dışında bir şeyi yokmuş. Ah bir de kahraman olaydım.)

seks.!

2 yorum:

voodoo dedi ki...

Aslında önemli olan gizli kahramanlardır.Sen girmesen marangoz beyfendi de girmezdi burda biraz deli cesareti dediğimiz olay ortaya çıkıyor birbirinize güvenip girmişsiniz bu çok belli güzel bir yazıydı (:

zmügeöner dedi ki...

emre keşke yangından mal kaçırsaydık :)