11 Eylül 2011

Afrika'nin Ruhu'yla tanistim.

Eylül 2012
Görlitzer Park / Berlin

-Ceplerinizde tasidiginiz elektronik banka kartlari, iste onlar sizin hirsizliktan payiniza duseni almanizi saglayan lisans belgeleriniz. Afrikada paraya ihtiyaci olmadan yasayan doga analara ve babalara yapilan iskenceye karsi takindiginiz gormezden gelme tavrinin parasi.

Ben butun bu gordugun ulusal bankalarin atm lerinin montaj isciligini yapiyorum. Sen ve senin gibilerinin gidip bir kartla para aldigi yerleri kuruyorum. O karti sokuyorsun ve payini veriyorlar. Caliyorsun. Senden de calinmasina izin veriyorsun. Insanligini caldiriyorsun. Bunun icin sana para oduyorlar.

Sen benim soylediklerimi anlayamazsin. Sen bir beyazsin. Sen ve senin gibi bir suru Turk gordum ben. Hepiniz arkaniza takindiginiz centilmen imajiyla yanimiza gelip "Ben de sizi anliyorum. Hepimiz kardesiz. Beyaz veya siyah fark etmez." diyorsunuz. Kocaman bir yalan! Sen bir siyah olamazsin. Buraya on iki gram ot almak icin pazarlik etmeye geldin. Sanki gidip kac gram diye olceceksin gibi! Bunun icin siyahlari aradin. Simdi ne curetle onlarin arasina karismanin gururunu yasarsin. Sen evindeki bilgisayarin ve cep telefonunla yagmurlu gunlerde konfordasin. Bense yagmurum! Isigim! Yildirimim!

(Bu sirada gok gurultuleri basliyor ve giderek siddetleniyor yagmur.)

Sezar bundan yuzyillar once elindeki makasiyla acilisi yaptiginda bir suru beyaz ona "Kral" dediniz. Simdiyse "Fuck the King! Freedom! Democracy" diye bagiriyorsunuz." Ah ne kadar da iki yuzlusunuz beyaz adam! Ne kadar da kendinize yalan soylemeyi seviyorsunuz.

Afrikadakileri gemilere doldurup olumune iskenceler ederek bir ustunluk elde ettiginizi dusunuyorsunuz! Ben yildirimim adamim! Ben isigim! O'nun icinde yuruyorum. Bana karsi nasil ustun olursun? Simdi de gelip benim bu topraklar kadar eski dilimden bir kelime ogrenip onu defterine yaziyorsun! Ve bunu sana ogreten benim insanim! He is my people!

Sen nasil benim insanimsin! Hic bir sey anlamiyor musun? Seni nasil somuruyor gormuyor musun? Birazdan bankaya gidip o makinaya kendini tanitacak ve hakkini isteyecek. Senden aldigi otu sehrine goturup arkadaslarina icirecek. Ve belki o adamin babasi senden elmas almak icin 3 kiz cocugunu daha dogmadan oldurecek!

O ogrendigin kelimeyi unutmalisin beyaz adam! O benim kelimem! senin degil! O'nu kullanmana izin vermiyorum.

Sana tavsiyem bile yok. Ben Apollon'un goz yaslariyim. Kalbimin icinde burada butun bu guc var. Bununla birlikte olup O'na kavusacagim!

Agliyor musun! Bunu senden beklemezdim iste. Sen ki en gozu yasli kadinima bile tecavuz edenlere para veriyorsun. Onlarin eline silah veriyorsun. Nasil aglarsin!? Nasil uzgun olabilirsin?

Su adama bak! Yuzune bak! Gozlerinin icinde hic bir sey olmamasi gerekiyor. Benim gozumun icine bak! Nefret yok bende. Ben varim! Bu adama bak bir de. Gozunde para ve boyun egmisligi var. Utanmalisin. Utanmalisin O'nu bu hale getirdigin icin. Utanmalisin beni buraya getirip bu parkta seninle bunlari konusturdugun icin. Ben senin yuzunden burdayim beyaz adam. Sense gelmis ben de sizdenim diyorsun.

----

Burdan sonra yanimiza biri geliyor. Boynunda kirmizi ve el isi bir kolye var. O kolyeyi istiyor Ifaku. O' nun kolyesi o.

Kavga ciktiginda ayirmak icin ben de ellerimi onlarin kenetlenmis vucutlarinin arasina soktum. Terlerini ve hizlarini cok net algiliyordum. Chaoman oturdugumuz bankin yanina gidip bir bicagi eline aldi ve bana yaklasti. Sunlari soyledi:

Senin yerinde olmak istemezdim. Elimdeki bu bicagin farkindasin degil mi? Normalde asla bir silah tasimam. Cunku ben oldurmek istemem. Ama benim insanlarim bir kolye icin ne hale geliyor goruyor musun?

Bu sirada kavgaya sebep olan kolyeyi getiren cocuk yanima geliyor. Digeri uzaklasmis durumda. Deli gibi yagmaya devam ediyor yagmur. Uzaklardan her simsekle beraber sevinen insanlarin sesleri geliyor. "Vuhuuu diyorlar." O sirada Chaoman diger cocugun elinde iki siseyle kosarak geldigini fark edip ona dogru gidiyor. Elindeki bicagi saklayarak " Gelme buraya Ifaku!" diyor. Uzerindeki krem rengi gomlegi tenine yapismis bir durumda ilerliyor cimenlere dogru. Ifaku diger cocugu gozune kestirmis bir bicimde yaklasirken ben bisikletime atliyorum ve " Please don't do this! This not a moment to fight" diye yalvariyorum. Ifaku yaklasiyor. Bicak havaya kalkiyor. Chaoman surekli bagiriyor "Ifaku no!" o sirada onlardan uzaklasmis durumdayim. Simsekler onumu aydinlatiyor. Yagmur her yerimi sararken bisikletimin fenerinin onunde belirgin halde izlenebiliyor damlalar. Her yer sanki cok uzak gibi geliyor. Arkamdaki kavganin sesleri ve Ifaku'nun olmus olabilecegi dusuncesi beni cok korkutuyor.

Ifaku bir beyaz adama ogretmemesi gereken bir Bati Afrika terimi ogreterek olmeyi hak etmis miydi? Siyah olmak ve Afrikada gururuyla yasamak varken Berlin'in bir parkinda bana ogrettigi bir terim yuzunden mentorundan azar isitip erkekligini ispatlama ihtiyacina girmisti. Ama Chaoman O'ndan ustundu. Bunu bile bile olmeye gidecek kadar bagli miydi gururuna?

Orada ne oldu bilmiyorum. Simdi sahibi oldugum her seyi sorgularken bile Ifaku'nun benim yuzumden oldugunu dusunecegim. O kadar onurlu muyum bilmiyorum. Aslinda degilim. Biliyorum. Sisteme karsi gelmenin ne oldugu konusunda bir fikrim var mi? Hic sanmiyorum dostum.

Ogrendigim Bati Afrika terimine gelince... Bunu hayatim boyunca kimseye soylemeyecegim. Ancak bir Bati Afrikaliya soyleyebilirim. Beni oldurebilecegini bildigim halde.

Aglarken duydugum cok net seylerden birini de su sekilde hatirliyorum:

"You are living in a box man! You don't know anything of light."

Ve bu ne kamera karsisinda dudaklarini buzen Pearl Jam'in, ne de sizden cok daha fazla kulturlu ve aydinlik oldugunu dusunen Kabballacilar'in bahsettigi bir kutu degildi.

Emre Tanriverdi, Berlin

4 yorum:

Adsız dedi ki...

bu sanırım okuduğum en korkunç şey.

Adsız dedi ki...

bence çok haklı, bir beyaz ve siyah aynı olamaz, çünkü birinin hastalığı diğerinin yaşamını mahfetmiş ve mahfediyor. Tek bi nokta var ki o bankamatik işçiliği yapıyor, ben banka kartı kullanıyorum, ikimiz de zaafları için katillik yapan bir grup insanın köle gibi ekmeğine yağ sürüyoruz bu yüzden aynıyız sadece, rengimizle alakası yok, bedelini değişik şekillerde ödüyoruz. Aynıyız çünkü hepimiz bi kutunun içinde yaşıyoruz, o da yaşıyor çünkü kutunun dışına çıkmayı kendi seçmiş değil, başına gelenlerin boyunduruğu altında hareket etmiş aynı çoğumuz gibi. Kutunun dışına irade, sarsılmaz bi istek ile çıkmadıkça, kutudan kutuya seyahat edilebilir yanlızca fikrimce. Son bölümdekiler adam hakkında tahminler, böyle olmayabilir, o adam kutunun dışına çıkmış olabilir, bunu bilemeyiz bu arada.

Gerçekten çok etkileyici bi hikaye

Ali.

Emre Tanrıverdi dedi ki...

O'nun kutunun içinde oldugunu ve bir anlık dışarı çıkışına tanık oldum. Bir anda gözleri alevlendi. Kendi topraklarından bir kelimeyi duydugu anda içine döndü. Apollon'la konuştu. Topragıyla konuştu. Ben sadece bir araçtım. Sonunda korkup kaçan bir beyazdım.

Adsız dedi ki...

Tahmin ettim, onun bir yabancı ve bir siyah olduğu için senin de bir yabancı ve ilgili bir kısmi avrupalı olduğun için üzerinize yüklenen tanımlar yüzünden bu anı yaşayabilmeniz ne acı.. Birbirimizi çıkmak istediğimiz kutunun içine tekmelemek, bastırmak hapsetmek yerine yardımcı olsak ne olur sanki.. Değişime kapalı, köstek olan kokuşmuş insan toplumu, hepimizin birinci görevi birbirimize bundan kurtulmada alan vermek yardımcı olmak derinde..