24 Temmuz 2012

Ramazan'da Bira Sohbeti

Temmuz 2012 / Ramazanda Bira Sohbeti

O sırada sigaramız ve biramız önümüzdeydi. Çerezden az bir şey kalmıştı. Saat nerden baksan 4 olmalıydı. Hava aydıınlanacakken bir anda şöyle dedi Oğuz Abi'm:

[ Bilgi: Oğuz Abi, bir çok farklı alanda kısa kısa işler yaparak yaşayan. Genelde sinema setlerinde kimi zaman oyunculuk, kimi zaman yazarlık yapan, bir gece yolda yürürken tesadüf eseri tanıştığım ve yıllardır görmediğim bir abimdir. Bana felsefeyi sevdiren, sinemayı anlatan ve bugüne kadar yazılarımı, çizimlerimi ara ara kritik eden bir hocadır. Tanışmamızın üzernden 9 yıl geçtikten sonra Ortaköy- Beşiktaş arasındaki yolda karşılaştık. O akşam bana davet ettim ve birlikte uzun ve güzel bir sohbet ettik.]

" Emre, hayatım boyunca birinin beni keşfedip, elimden tutmasını bekledim. Sonra olmadı o iş."

Sonrası sessizlik...

- Sürekli her gün sizlerden yeni fikirlerinizi dinliyorum. Yapmak istediğiniz şeyleri heyecanla anlatıp; sonra da bunları yapamayışınıza bahaneler uyduruyorsunuz. Bunların en başında da zamanın kendi kendine sizi bu düşündüğünüz şeyleri yapmanızı sağlayacak koşulları oluşturacağına olan inancınız var.

Üzgünüm. Zaman, senin yapmadığın şeyler için seni ödüllendirecek kadar iyi bir adam değil. İyi bir baba, ya da şevkatli bir ana değil. Zaman seni ölüme götürüyor dostum. Seni başından beri oyalarayak hem de.

Nasıl öleceğini bilmiyorsun. Sanki uzun yıllar boyunca yaşayacağından eminmişsin gibi geleceğine yatırım yapıyorsun. Sevmediğin işlerde haftanın 5 günü çalışarak ömrünün 7de 5'ini harcadığının farkında değilsin.

1 haftalık tatilinin fotograflarını defalarca çekip, çevrene aslında senin ne kadar imrenilesi bir hayatının olduğunu göstermeye çalışıyorsun. Aslında hiç de öyle olmadığını, ofis hayatının içinde ezilmiş, büzümüş, taksitler ve borçlar içinde sürekli gelecekteki güzel günlerin hayali içinde bir köle oldğunu gizlemek istiyorsun. Bu yüzden farklı olanı, özgür olanı destekliyor gibi yapıyor, çok defa arkadaşlarınla özgürcesine içip, sahip olduğun kısıtlı felsefi yargılama gücüyle karakterini ortaya koymaya, farklı olmaya çalışıyorsun. Aynı olmanın sıkıcılığını sen çok iyi biliyorsun.

Şuan tahmin ediyorum Yirmili yaşlarındasın. Bu enerjin, gücün giderek emilecek sen böyle devam edersen.

Bak, ben şuan 69 yaşındayım. Senin yaşındayken ben de senin gibiydim. Sürekli bir işlere kalkışır, sonrasında beklerdim. Beklerdim o elimden tutup benim dehamı görecek bir yargıyı. O yargı sensin evlat. Sen kendinsin.

Burda herkesin tanıyıp sevdiği Oğuz Abi olarak kaldım ben. Hayatım boyunca aslında ne kadar iyi işler yapmak istediğimden bahsedip masturbasyondan öteye gitmeyen bir yaşam sürdüm. Ne bir eser koyabildim ortaya. Ne de bir isim bırakıyorum arkamda. Belki bir kitap yazarım diyorum ancak Zerdüşt bir kere buyurmuş zaten. Ben ne desem boşuna bundan gayrı.

- Hadi içelim abi.
- Oğlum be... Ramazanda içiyoruz diye basmasınlar bizi? Ver bakayım şu sigaradan bir fırt. Pööehhe öhhööağkht! Bu ne be oğlum bok gibi sigaralar içiyorsunuz. Bizim Sami bir şey getirdi geçen gün. Hindistan'dan mı nerdenmiş. Uçtuk oğlum uçtuk.
- Sen de benim ağzıma sıçtın be abi!

Kahkahalarımız bahçeyi çevreleyen ince duvardan yankılanırken zaman akıp gitmeye devam ediyordu.

Oğuz Abi gittikten sonra şunları düşündüm:
Zaman, biz yapamadıklarımız için mazeretler bulup, şikayet ederken bizi ölüme götürüyordu.

Bir gün öleceksin.
Mızmızlanma. Harekete geç!

Emre Tanrıverdi

5 yorum:

onur eren üge dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Emre Tanrıverdi dedi ki...

Nietzsche'nin yolu yol da. Uygulanabilirlik kısmında mahvediyor insanı sanki?

onur eren üge dedi ki...

yola kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de diyor ve ekliyor en doğru yol: en dikensiz yoldur" diyenler seni aldatıyorlar.
onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma....
ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir diyor halil cibran...güçlü deneyimler dilerim kardeşim ben sana...

Adsız dedi ki...

hafızası çok kuvvetli bir insan değilim. yaşadıklarıma dönüp baktığımda çok mutlu ya da çok mutsuz olduğum zamanları hatırlıyorum. siyahla beyazı yani. beyazlarda çoğu zaman başka bir yerdeyim.stockholm de, barcelona da, budapeşte de, berlin de ya da vittorio veneto da. başka hayatların tadına bakmanın verdiği heyecan var içimde o zamanlarda. beni en çok mutlu eden, bana en çok haz veren şeyin bu olduğunu hissediyorum. bu mutluluk sayesinde belki bir gün bir "eser" (çok iddialı oldu biliyorum) koyabilirim ortaya. bugün bunları yapmam için yeterli param var fakat bir iki seneye olmayabilir. o gün geldiğinde bunları yaşamaya devam etmek için ait olmadığımı bildiğim bir ofiste 5 gün çalışabilirim. yine gidebilmek için. üzerime bir etiket yapıştırmak, kendimi metalaştırmak ve bunu başkalarına göstermek için değil.oğuz abi olaylara bir de bu açıdan baksın. hayatta siyahlar beyazlar için grilere de katlanıcaksın

Emre Tanrıverdi dedi ki...

Oğuz Abi der ki:

" Ben ofis hayatı içinde sıkışıp kalanlara, geleceği kurgulayıp anı yaşayamayanlara serzenişte bulundum. Çünkü onlar sürekli kendilerini kandırırlar. Hayalleri gerçekleşemedikçe uzaklaşırlar tinlerinden. Ne mutlu, hayallerini bu süreç içinde gerçekleştirebilene, hayalleri için fedakarlıklar yapabilene. Umarım ileride her biri onları bu hayata bağlayan şeyler dışında hiçbir şeyle meşgul olmak durumunda kalmadan iyi ve üstün bir insan olmaya nail olurlar."